Evet bir yaşıma daha girdim ben. Bakalım siz ne düşüneceksiniz?
Hani bant ucunu eğer biraz içine katlayıp bırakmadınızsa kullanacağınız zaman ucunu bulup açabilmek için epey uğraşırsınız.Ben sürekli içine doğru katlarım.
Ama bakın birisi buna sevimli bir çare bulmuş. Kimin aklına gelirki? Dedirten birşey birinin aklına takılmış olmalı ki, yapmış.
1 Kasım 2012 Perşembe
8 Haziran 2012 Cuma
OKUDUKLARIM-2
Mutluluk Zülfü LİVANELİ
Filmini izlemiştim, kitabı okumak
yeni nasip oldu. Gerçek hayatın kurgusu, hiçbir suçu olmayan tacize veya
tecavüze uğramış kızların dramı. Kadın olmak başlı başına zaten suç. Müslüman
bir ülke olarak biz buralara nasıl geldik anlayabilmiş değilim. Tek yorumum
Allah korkusunu unutmuşuz sanırım. İnanan da inanmayan da aynı duygularla öteki
dünyanın varlığını unutmuş.
Limon Ağacı Sandy TOLAN
Bir Arap, Bir Yahudi ve
Ortadoğu’nun Kalbi
Okuyan herkesi derinden etkileyen
gerçek bir tarihi roman
Bilinenin aksine 1967 yılında
başlamış değil, ikinci dünya savaşı sıralarında 1948’de hız kazanan bir el
koyma. Detaylarının tüm açıklığıyla yazılmaması ve dünya tarafından kabul
görmemesi ne acı.
Toprak Ana Cengiz AYTMATOV
Deve Gözü Cengiz AYTMATOV
Dönüş Cengiz Dağcı
Son Ada Zülfü LİVANELİ
Hepimizin aşina olduğu düşsel bir ülkede yaşanan olayları
alegorik bir anlatımla verirken, politik ve kişisel ihtiraslarla topluma ve
doğaya müdahalelerin sonuçlarını da gözler önüne seren bir kitap.
Trajikomik, düşündürücü olaylar yaşadığımız günü çağrıştırıyor
bana.
Köprü Ayşe KULİN
Yazacak o kadar çok şey var ki bu kitaptaki konular
hakkında. 255 değil belki 500 sayfayı bulur benim içimdekiler. Sadece okumanızı
tavsiye ediyorum. Belki de sizin içinizdekiler 700 sayfayı bulur. Kim bilir…
20 Nisan 2012 Cuma
Banu ablama açık mektup
Sevgili Banu abla,
Anneniz ve siz nasılsınız? iyi misiniz? Beni soracak olursanız ben Allaha şükür iyiyim. Değerli anneniz Solmaz teyzemin bazı fotoğraflarını yayımladığınızda ve el işlerini görünce bir kıskançlık düştü içime. Benim de annem çok beceriklidir, şu anda yaptığı şalın kaçıncısı bilemiyorum, çünkü saymayı bıraktık. Annemin ve ördüğü şalın fotoğraflarını buradan size yolluyorum. Beni, ana-kız kıskandırmaya devam edeceğinize eminim. Sizleri çok çok öpüyorum. :)))))
İşten geldiğimde annemi sanki ertesi gün gelin çıkacakmış gibi can hıraş örgü örerken görünce hemen fotoğrafını çekeyim dedim. Hemen eşarbını düzeltmeye başladı hatun. Kızı gibi o da kokoş. Tabi bir yandan da ablacım kıskançlığımı anlatıyorum anneme, pek hoşuna gitti, "hiç olur mu? kızım", "beni yayımlama, ayıp olur" filan demedi, meğer dünden razıymış internete çıkmaya. (nasılda gülüyor sinsi sinsi :))))) Bu arada sehpanın üzeri her zamanki gibi tabiri caizse çarşamba pazarı misali; suyu, ilaçları, televizyon kumandası, tesbihi, gözlüğü ve en olmazsa olmazı sırt kaşıma eli bulunuyor.
Mektubuma burada son verirken sağlıkla, mutlulukla kalın ablacığım. Sizi tekrar öpüyorum.
ozlemkan
OKUDUKLARIM
Bundan sonra zaman zaman okuduğum kitapların isimlerini burada yayınlayacağım. Bazılarında kitap arkası yazılardan bazılarında da benim yorumlarım olacak. Yorumlarıma kızanlar olacak, hak verenler olacak.
Acımak Reşat Nuri GÜNTEKİN
TRT’de yayınlandığı her zaman izlediğim bir diziydi. Ama kitabını okumak ancak nasip oldu. Başladım ve 3 saatte bitirdim, sanki yuttum. Ve çok üzüldüm şimdiye kadar neden okumamışım diye. Hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını anlatıyor. Ama ben sabit fikirliyim, keşke daha esnek olabilsem.
TRUVA Gümüş Yayın Efendisi David GEMMELL
Devam kitabını bulmam gerekiyor, çok sürükleyici elimden bırakmak istemedim okurken. Truvalıların kökenleri ile ilgili de bir şeyler duydum ama kesinleşmemiş olduğundan burada paylaşamıyorum henüz.
Piruze Şam’da bir Türk gelin Sinan AKYÜZ
Bu kitabı kızgınlıkla okudum. Çok güzel akıcı bir dille yazılmış ama konusu beni mahvetti. Aciz kadın tiplemelerinden oldum olası haz etmem. Bu kelimelerim kimseyi incitmesin, ben hiç mi aciz kalmadım? Kaldım, hem de kaç kere. Pek çok yanlış kararlar verip acı çektim. Ama her defasında hasarlı da olsa ayaklarımın üzerinde durmayı başarabildim. Bunda ailemin de payı çok olmuştur. Her zaman yanımda oldular, onların desteği olmasaydı belki de başaramazdım. Ama hala yine de bazı kadınlara çok kızıyorum, ya hayatlarını “aman çocuklar” diye bahane ederek köleleştiriyorlar ya da tamamen hissizleşip her şeyi akışına bırakıyorlar. Ama yine çocukları ve kendileri mutsuz oluyorlar. Bazıları hayatlarını değiştirebilecekken bile hiçbir şey yapmıyor. Nedir bu? Yetiştiriliş tarzı mı? Boş vermişlik mi? Hiçbir şeye tutunamamak mı? Neyse bu konu çok derin yazacağım çok şey var ama uzatmak istemiyorum. Bir kitap yazabilecek kadar görüş, eleştiri ve gözlemlerim var. Ama ben yazar ve uzman değilim. Sadece bence demek istemiştim.
Bellek-İnsan-Eser: Cengiz DAĞCI’nın hayatı Prof.Dr.Emel KEFELİ-Doç.Dr.Nesrin SARIAHMETOĞLU
Cengiz DAĞCI’nın hayatından bazı kesitlerin yer aldığı ama hiçbirinin doğru olup olmadığını kestiremediğiniz bir kitap. Kitabı okuduğunuzda anlıyorsunuz bunları. Umarım beklenen kitap yayınlanır da gerçekleri tüm çıplaklığıyla öğreniriz.
Babil’de Ölüm İstanbul’da Aşk İskender PALA
İskender PALA’nın okuduğum ilk kitabı. Okumaya başladığımda o kadar sıkıcı buldum ki anlatamam. Her kitapta olduğu gibi sonradan açıldı birdenbire ve elimden bırakmak istemedim. Herkesin okumasını tavsiye edeceğim bir kitap.
Beyaz Gemi Cengiz AYTMATOV
Beyaz Gemi, AYTMATOV’un, edebiyat aleminde geniş akisler uyandıran, verilmek istenen mesajla yaratılan tiplerin büyük bir uyum sağladığı eserlerinden biridir.
Romanın kahramanı yedi sekiz yaşlarında bir çocuktur. Çocuk, saflığın, bozulmamışlığın ve geleceğin sembolüdür. Aytmatov, çocuğun saf ve temiz dünyasından, hayatın acı ve çıplak gerçeğine uzanan bir roman kurgusunu meydana çıkarmayı başarır.
Aytmatov, Beyaz Gemi ile destan, efsane ve masal gibi çoğu şifahi edebiyat unsurlarını eserlerine sokmaya başlar. Geçmişi temsil eden dede ile geleceği temsil eden çocuk arasında dramatik bir ilişki kurarak insan duygu ve düşüncelerine kendine has yorumlar getirir.
Arkası yarın. Arkası yarın mı? Kimbilir ne zaman?
2 Mart 2012 Cuma
27 Şubat 2012 Pazartesi
12 Şubat 2012 Pazar
Mayonez Kavanozu ve 2 Fincan Kahve
Ne zaman hayatında bazı şeyler taşınamaz hale gelirse, ne zaman 24 saat kısa gelmeye başlarsa, o zaman mayonez kavanozu ve 2 Fincan Kahveyi hatırlayınız!
Bir gün bir Felsefe profesörü, elinde birkaç kutu ile derse gelir.
Ders başladığında, hiçbir şey söylemeden, önüne büyükçe bir mayonez kavanozunu alır ve ağzına kadar tenis topları ile doldurur. Öğrencilere kavanozun dolup dolmadığını sorar;
Öğrenciler ittifakla kavanozun dolduğunu ifade ederler,
Bu sefer profesör önündeki kutulardan bir tanesinden aldığı çakıl taşlarını, çalkalayarak kavanoza döker, böylece çakıl taşları kayarak, tenis toplarının aralarındaki boşlukları doldurur ve öğrencilere tekrar kavanozun dolup dolmadığını sorar, onlar da 'evet' doldu derler, profesör bu defa masanın üzerindeki diğer kutuyu eline alır ve içindeki kumu yavaşça kavanoza döker.
Tabii ki kumlar da çakıl taşlarının aralarındaki boşlukları doldurur.
Ve tekrar öğrencilere kavanozun dolup dolmadığını sorar, öğrenciler de koro halinde 'evet' derler.
Bu sefer profesör masanın altında hazır bekleyen 2 fincan kahveyi alır ve kavanoza boşaltır, kahve de kumların arasında kalan boşlukları doldurur.
Öğrenciler gülerler!
Profesör öğrencilerin gülüşünü destekleyerek 'eveet' diyerek;
Ben 'bu kavanozun sizin hayatınızı simgelediğini ifade etmeye çalıştım 'der.
Şöyle ki; Bu tenis topları hayatınızdaki önemli şeylerdir; aileniz, çocuklarınız, sıhhatiniz, arkadaşlarınız ve sizin için önemli olan şeylerdir.
Diğer şeyleri kaybetseniz de, bu önemli şeyler kalır ve hayatınızı doldurur.
O çakıl taşları ise daha az önemli olan diğer şeylerdir; işiniz, eviniz, arabanız vs.
Kum ise diğer ufak tefek şeylerdir.
'Şayet Kavanoza önce kum doldurursanız...' diye, anlatmaya devam eder, 'çakıl taşlarına Ve özellikle de tenis toplarına (yeterli) yer kalmaz. Aynı şey hayatımız için de geçerlidir.
Vaktinizi ve enerjinizi ufak tefek şeylere harcar, israf ederseniz, önemli şeyler için vakit kalmayacaktır.
Dikkatinizi mutluluğunuz için önem arz eden şeylere çevirin.
Sağlığınıza dikkat edin.
Sevgilinizle yemeğe çıkın.
Evinizin ihtiyaçlarını karşılayın.
Öncelikle tenis toplarını kavanoza yerleştirin. Öncelikleri, sıralamayı iyi bilin.
Gerisi hep kumdur.
Bu ara Bir öğrenci sorar;
'Peki, o iki fincan kahve nedir?'
Profesör gülerek:
'Bu soruyu bekliyordum, hayatınız ne kadar dolu olursa olsun, her zaman dostlarınız ve sevdiklerinizle bir fincan kahve içecek kadar yer vardır !!!
8 Şubat 2012 Çarşamba
Geçmişten Bugüne
10 Kasım Atatürk'ü Anma Etkinliği
2010 yılında Anma Etkinliği kapsamında 9 Kasımda sahnelenen Atatürk'ün hayatından bazı kesitlerden oluşan oyunu Müjdat GEZEN yazmış ve yönetmiş, dekor ve kostümleri eşi hazırlamış. Gerçekten harika bir oyundu, her anektod uzun süreler alkışlandı. Atatürk rolünü canlandıran sanatçının adını bilmiyorum ama bu kadar mı güzel rol yapılır, sanki canlanmış gibiydi.
Müjdat GEZEN'in elinde tuttuğu kitap Atatürk tarafından yazılmış Geometri kitabıydı.
2010 yılında Anma Etkinliği kapsamında 9 Kasımda sahnelenen Atatürk'ün hayatından bazı kesitlerden oluşan oyunu Müjdat GEZEN yazmış ve yönetmiş, dekor ve kostümleri eşi hazırlamış. Gerçekten harika bir oyundu, her anektod uzun süreler alkışlandı. Atatürk rolünü canlandıran sanatçının adını bilmiyorum ama bu kadar mı güzel rol yapılır, sanki canlanmış gibiydi.
Müjdat GEZEN'in elinde tuttuğu kitap Atatürk tarafından yazılmış Geometri kitabıydı.
Tek kelimeyle hepsi muhteşemdi.